top of page

Aciz Varlıklarız, İtirazın mı Var?

  • Yazarın fotoğrafı: Sara
    Sara
  • 27 Kas 2024
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 28 Kas 2024


Henüz kırmızı ve mavi haplardan haberdar değilken hep yarını planlayıp yaşayan, hayaller kuran ve bu hayaller için deli gibi koşuşturup başaran bir ben vardı. Çevremdeki durumları, insanları analiz etmeden, anlamaya çalışmadan küçüklükten getirdiğim kimseye zarar verme, yalan söyleme, dürüst ol gibi değerlerimi de yanıma alarak kilitleri açıp açıp ilerliyordum. Farkında olmadığım kontrol duygumu enerjisel olarak yapmam gerekenleri planlamaya, hayallerimi gerçekleştirmek için atacağım adımlara fazlaca odakladığımdan kontrol benim için bir engel değil aksine bir katalizor ve yolumda destekçim durumundaydı. Yoran kısmı ise çevremi sürekli kendi istediğim gibi hizalamak oluyordu, buna ok diyen insanlarla çevrelemiştim kendimi de zaten. Yetişkin olmayı reddeden, her şeyi bana sorarak yapan, kendi yapmak istediği şey olduğunda da asi bir şekilde kafa tutan bağlar. Aynı şekilde kurduğum bir “dady club” ile de zeki beyinleri kendi yolum için kullandığım bir senaryo. Tam bir ebevy çocuk ilişkisi, ben ise tam olarak annem, gerektiğinde de çocuk Sara.

Sonra bir hap geldi elime.. Dışarıya akıttığım bu tüm enerjiyi bu hap yavaşça içime çekmeye başladı, bir şeyler daha bir görünür oldu, hatta hiç de benim görmediğim gibi olduğunu anlamam uzunca bir zaman aldı. Baya dünyaya yarattığım bir kimliğin gözlerinden bakarmışım meğer…Daha berraklaşınca gözlerim aslında olayların sandığımdan daha farklı olduğunu keşfettim. Bir kere ihtiyaçlar ilişkilerin en merkezindeydi, ihtiyaçlarla birileriyle ilişkileniyorduk. Güvende hissetmek, görülmek, sevilmek, sayılmak, duyulmak, onaylanmak, takdir edilmek…


Tabi dışa bakan benin süreçteki ilk refleksi karşı tarafın ihtiyacını anlamaya çalışmak oldu. Çünkü bu sanki şimdiye kadar bana anlatılmamış oyunun kurallarıydı ve ben bundan habersiz olduğum için inanılmaz öfkeliydim. Sınırlarımın olması gerektiğini bildiğimde aslında şimdiye kadarki tüm düşlerimi gerçekleştirmiştim ama yine de kızgındım. Yani cahillik mutluluktur söylemini dibine kadar yaşamıştım bir taraftan…

Bu öfke tabi ilk bir muhatap bulmak istiyor, önce anne baba, sonra çevrende bunun farkında olan ama seni haberdar etmeyen ve senin vasıtanla ihtiyaçlarını karşılayan bireyler.. Büyük bir hayal kırıklığı ve ortaya çıkan öfke ve bende oluşan intikam duygusu.


İlk işim herkesi bir güven sınavına tabi tutmak oldu.. Gerçekten sevdikleri için mi yanımdalardı yoksa onlardan ihtiyaçlarını kestiğimde uzaklaşacaklar mıydı? İnşa edilen ilişkilerde sonrasında sınır koymak oldukça zorladı, farkında olanlarda bir mahcubiyet, olmayanlarda da ne yapacağını bilmeme durumu. Korku yaşayanlar da oldu, bundan sonra kimden alacağım buradan aldığım şeyi.. Almaktan vazgeçmek istemeyen ve manipüle etmeye devam etmek isteyenler de oldu. Ah ne kadar çok versiyon vardı ortada…


Sonra bir anda hızım düştü.. hayaller kurmayı bıraktım, anlamaya odaklandım.. hayaller 7 yaşından beri yaptığım en kolay şeydi benim için. İstediğim her şeye bir gün ulaşabilme potansiyelimi bilmeyi çok erken yaşlarda keşfetmiştim. Bundan sonraki süreçte sırrın peşine düşmek bana daha anlamlı gelmeye başlamıştı.  Bir süre  insanlar üzerinden ihtiyaçları tanımaya odaklandım, burada kalp kırıklıkları ve onların onarılma süreci oldu. Sonra peki bu durum bana neyi anlatmaya çalışıyor dediğim noktada kendi ihtiyaçlarıma çevrildi farkındalığım. İhtiyaçlarımın olması bencillikti. Böyle bir kod ile karşılaşmak üzerine uzun bir zaman çalışma gerektiriyordu. Neye hakkım vardı, neye yoktu, nerede evet nerede hayır diyebilirdim, nerede destek isteyebilirdim, nerede pes edebilirdim. Bunların hiçbirini bilmiyor olmam ve bu yaşa bu saflıkla gelmem bir mucizeydi.İşte burada farkettiğim kontrol etme refleksimle aslında bir tür kendimi koruyarak buralara kadar getirmişim. Ya da kontrol ettiğimi düşündüğüm şeyden ziyade zaten akışta sorgulamadan yaşamışım bir süre.. Bir güç bana destek olmuş, gerektiğinde korumuş, gerektiğinde kör etmiş. Çünkü bunları ben yapmış olamam.. Şu aklımla, şu farkındalığımda yapabileceğim şeyler değil bunlar…


Gelelim kendi ihtiyaçlarıma… burası biraz da kendini bilme yolculuğu sanki.. İhtiyaçları olan bir varlık olduğunu kabul etmek,

-          bir diğerinin ihtiyaçlarına da alan açmak, şefkat duymak, empati göstermek demek…

-          her şeye kudretinin yetmeyeceğini kabul etmek ve kendini dövmeyi bırakmak demek

-          teslim olmak daha büyük bir güce demek

-          onları elde etmenin yolunun önce ihtiyaçlarını fark edip sonra onu ifade etmek demek, dolayısı ile yardım istemekten geçtiğini bilmek demek,

-          daha gerçekçi hedefler koymak demek

-          insanların hayatlarına müdahale etmemek demek

-          kendini bir diğeri ile kıyaslamanın anlamsızlığını görmek demek

-          herkesin yolunun ne kadar biricik olduğunu fark etmek demek

-          acizliğini kabul etmek demek

-          her şeyin benimle ilgili olmadığını bilmek demek

-          ihtiyaçların değişmesinden her şeyin de geçici olması durumunu kabul etmek, tutunmamak demek.

-          Açgözlülüğün kaynağını fark etmek demek.

Her şey bu kadar hızlı iken, çevremizde inanılmaz hayatlar yaşayan, hayallerine koşan milyonlarca insanı izlerken ihtiyaçlarına dönmek belki eskiye göre daha zor. Hal böyle olunca ihtiyacı olan varlıklar olduğumuz farkındalığını kazanmak, ihtiyaçlar odağında yaşamak biraz yavaşlamayı gerekli kılıyor.

Karşılanan ihtiyaçlar aslında tüm o koşturmanın ardında aradığımız tatmin hissi iken o koşturmada elde ettiklerin, gerçekleştirdiğin hayaller, başarılar belki de o tatmini hiç veremiyor, çünkü belki de asıl ihtiyacına dokunmuyor.

Evet sen bunu bilsen yine de o hapı alır mıydın? Ben alırdım, daha az başarı, daha az gerçekleştirmeye mal olsa bile alırdım. Çünkü şu an durduğum yerde ihtiyaçlarım odaklı bir yaşam daha basit, daha sade, daha az kompleks ve daha tatminkar. Hatta yanı başımda. Onun için bazen bir yerlere gitmeme, bir şeyleri tamamlama bile gerek kalmıyor.

Doğaya ihtiyacım var diyorum, sarılmaya, güvenli bağlara, özgürlük ihtiyacım var diyorum şuan bağımsız olmaya yalnız kalmaya.

Bu sürece kadar gelmemi destekleyen bir çok araç oldu. Fakat Marshall Rosenberg’in şiddetsiz iletişim yöntemi anahtarın kendisi. https://www.siddetsiziletisim.com/dokumanlar ihtiyaçlarını anlamanın yolu duygularıyla bağlantıda olmaktan geçiyor, sonra bunları ifade edebilmekten ve sonra bu ihtiyaçları karşıma yollarını araştırmaktan.

Benim hikayemin senin ihtiyaçlarınla derinlemesine bağ kurmana ve  tatmin dolu bir yaşamın kapılarını aralamasına vesile olması dileği ile.

 

Sevgiyle

 

 
 
 

Yorumlar


bottom of page