Bana İhtiyaç Duyduğum Ölümü Ver
- Gökçer Altınay
- 3 Ara 2024
- 2 dakikada okunur
Gerçek büyüme hayatıma kattıklarımdan çok hayatımdan bıraktıklarımla geldi hep. Zayıflayanlara, çürüyenlere ve ölenlenlere, gitmelerine izin verdiğimde yerleri canlıklıkla, hayatla ve aşkla doldu hep.
Neden tutunuruz peki…ölmesini istemeyiz, yok olacak diye ödümüz patlar bu çürüyen ve yok olmaya yüz tutan parçalarımızı.. belki de çoktan ölen bir şeyi yaşatma çabası ve bunun yanılgısı tanrıcılık oyunundan kalma ilüzyonlardan biridir, kim bilir.
O kadar alışırsın ki o parçalara, bir kere tanıdıktır. Simsiyah bile olsa görmüşsündür.
Bu parçayı biraz daha açalım hadi, sonunu Merkür Retro ile Aralık ayındaki vedalarla bağlayacağım ama ona göre sevgili kalem arkadaşım.
Zihnini bilen kendini bilir sözünden hareketle tüm yaşam yolum zihnimin berraklaşmasına adanmış bir yol. Yazma nedenim de bu aslında. Peşine düştüğüm yegane şeyin artık bu olduğunu biliyorum, tozlarından arındırmak ve yeniden hatırlamak hakikati. Olanı olduğu gibi görmek… Özgün ve otantik olmak, koşullanmalardan kurtulup ruhumun sesini duymak ve bunu cesaretle yaşamak.
Bu noktada eski zihinsel alışkanlıklarımdan kopup gitmek isteyene izin vermediğimi, onu orada öylece tuttuğumu acıyan yerlerimden sızan o ışıklar vesilesi ile gördüm. Bundan sonra okuyacağın şeyler kendini sevmeyen bir insanın kendine yaptığı zulmün göstergesidir. Bir sonraki adımı kendine öfke, sonrası pişmanlık ve sonrası eğer ki eğitimli bir zihinse kendine şefkat ve koşulsuz sevgiye açılan kapıdır. Buna bir harita gibi bakmayı denersen belki de satır aralarında senin için sakladığım hediyeleri toplarsın😊 Ha ben orada mıyım, hayır ama o yoldayım…
Nasıl bir yer mi orası?
- her durumda kendini suçlayan,
- her şeyin sorumlusu kendini ilan eden,
- en küçük bir hataya tahammülü olmayan,
- iyi şeyleri görmeyen, kendine acımasız olan bir parça.
Fark edemediğinde ne mi oluyor? Görünür olan zorbalar… Onlar senin kendini doğrulaman, günaha çekme duraklarındır. Tararlar bir cihaz gibi, yüz şey anlatırsın başardığın, ödülü hak ettiğin tek şeyi bulup gözüne sokarlar işte burada başarısız oldun diye. Cellatlarından bahsediyorum yani, senin şeytanlarındır onlar aynı zamanda öğretmenlerin. Sana kendinden emin olman, özüne güvenmen için yol gösterenler. Sana emin misin, bak emin misin diye soran.. Sana dışarıda aradığın onayı, sevgiyi, kabulu vermeyen ve içinde aramana mecbur bırakanlardır onlar.
Peki kime güveneceğim sorusunun cevabını “Kendine” diye yanıt verenlerdir onlar.
Şimdi sorsan bir çırpıda sayarım isimlerini, ne zaman kendime kızsam çıkarlar karşıma eşlik ederler bana. Daha çok döv derler, bir de buradan, bir de şuradan, ohhh.
Gördüysen eğer etkileri azalır artık, bir bir düşerler alanından. Artık duymazsın, çıkmazlar karşına.. Giremezler o alana..
Sonra onların açtıkları boşluklara hayat dolar.. Aşk dolar.. Seni gören, değerini bilen, sana hak ettiği kolaylıkla veren , unuttuğun seni sana hatırlatan insanlar. Onlar sadece tozunu alır ve parıl parıl parlamana alan tutar sana.
Kendine kızdığında haksızlık etme kendine der, göremediğin taraflarını hatırlatır.. Çünkü kendinin de özlemini duyduğu budur. O yüzden kolaylıkla verir onu sana sen istemeden..
Ruhuna sorar soruları, neye ihtiyacın var der, tüm yanıtlar sende… Kana kana içer senden ama bilir onun olmadığını, açgözlü değildir belki de.
Aşktandır her şey, kaynaktan, sınırsız olan, her yerde olan.. Kolaylıkla akandır… Keyifle, oyunla…




Yorumlar