Bu Bir Aşk Hikayesi...
- Sara

- 4 Ara 2024
- 3 dakikada okunur
Tanımlamaya çalışmak ne kadar da zor… Hele ki söz konusu yıllardır peşinde olduğun AŞK ise.
Bilmediğin bir şeyi bildiğin bir şeyle kıyaslayarak tanımlamaya çalıştığında onun tüm canlılığını yitirme riski yüksektir. Çünkü bir çerçeve çizerek o şeyin besin kaynağını kesersin, sınırsızlığını sınırlı hale getirirsin. Sevgiyi almak ve vermek yolunda hem kendimiz hem bir diğeri ile kurulan bağlar da tam da tanımlamalardan en çok nasibini alanlardır.
Bu yazımda yaşam yolumun temel gıdası olan aşktan bahsedeceğim, çünkü her şey aşktan…
“Sevgi doğal ve spontan varlığımızdır” diyor Osho.
Doğduğumuzda sevme ve sevilme kapasitesiyle donatılmış halde dünyaya geliriz, fakat aynı zamanda başkalarına da bağımlıyızdır ve bu bağımlılığı dünyanın merkezi olduğumuz şeklinde yorumlarız. İşte bu varsayım bizde bir ego yaratır. Çocuk olarak çaresiz olduğumuzu düşünmeyiz; aksine, her şeyin merkezi olduğumuzu varsayarız. Ne kadar tanıdık dimi. Her şeye muktedir olmak ve gücü yetmek..
Oluşan bu ego kendini korur, o yüzden onu yok edip eritecek gerçek sevgiye izin vermez, seni aşık olmaktan alıkoyar. Çünkü aşk yalnızca teslimiyetle olur, teslim olmak ise korkutucudur. Bilinmeze ve ruhsal boyutlara açılan kapıları aralayan da sevgi ve korkunun kol kola gelen bu teslimiyettir halbu ki.
Sevginin farklı tonlarına temas etme süreci yine yolda sevgiyi de tanımlatır bize, koşullu ve koşulsuz diye. Tanımlamadan kaçtıkça içine düşeriz, çünkü zihin tanımlamaya ihtiyaç duyar. En basit hali ile hepimiz var olduğumuz halimizle sevilmek isteriz, bir koşula bağlı olmadan, ruhlarımızla birleşmek ve bu birliktelikten saf ve yalnız çıkmak. Bağlanmadan özgürleşerek.
Yapılan bir araştırmada aslında 165 çeşit bağlanma stili olduğunu duymuştum. Yani bu kadar zenginlik arasında renksizleştiren, fakirleştiren ve bizi hapseden şeyin kaynağı belki de kaybetme ve kaybolma korkularıdır bu zenginliğin içinde.
Hayatın cilvesi midir bilmem ama benim sevgiyi deneyimleme yolum çok kolay olmadı. Onu hep sevgiyi bulamamış, dolayısı ile kolayca alamadığım kişilerde aradım, tırmaladım, yalvardım. Aşk, sevgi ruhun gıdasıydı ben ise aç bırakılmıştım.
Osho’nun “Being In Love” kitabını okuduğumda geçmişe bakıp aşkın yolunu hikayeleştirebildim. Sonuçta ben bir hikaye kahramanı ve anlatıcısıydım.
Hayatlarım boyunca kusursuz bir partner bulmayı bekledim, aradım ve bulamadım. Bu arayış yalnızca beni mutsuz ve tatminsiz etti. Sonra bir yılbaşında aşk istedim, aşık olmak.. Yaşam bana hep cömertti, getirdi. Sevgiden mi korkudan mı bilmediğim bir bağın içine tutup attı beni. Aşık olduğum adam bana beklentisiz olmayı, ona sahip olamayacağımı, ona tutunamayacağımı, bir sonraki adımda neyin geleceğini beklemeden vermeyi bir güzel öğretti. Acı vericiydi çünkü zor bir öğretmene denk gelmiştim, belki de o da henüz bulamamıştı, aynı arayıştaydı, bildiği bir şeyler vardı, dili döndüğü kadar, deneyimlediği kadar bildiklerini bana anlatmaya çalıştı. Anlatamadığı yerde kitaplar alırdı. Osho’nun bu kitabı da onlardan biri. Git oku bul gel bana da anlat diyordu, git ve kendini sevmeyi öğren..
Tutunmak için, bağ kurmak için tüm yolları denedim. Çocukken geliştirdiğim tüm stratejileri uyguladım. Tek yol kalmıştı artık, yola çıktığım kitaplarla kendine dönmek. Sonra zihnime, korkularıma, ihtiyaçlarıma bakmaya başladım, onu izlemeye.. Hep bakardım zaten.. sonra onu arındırmaya, özgür ve otantik bireyselliğimi bulmaya ve kendi başına olup yalnız ve mutlu olmayı öğrenmeye koyuldum. Bu yolculuğa çıkma nedenim dışarıdaki zorlukların, zorbalıkların vesilesi ile içe dönmek ve kendini sevmekmiş meğer.
Şimdi aşığım yine ama birine değil, birkaç kişiye, birkaç şeye, bazen herkese ve her şeye… .Aşkın hayat gibi belirsizliğini bilerek... Özgürlüğü ise ön koşul koyarak.. Derin bir dostluk ve ruhsal bir bağlantı yaratarak.. Merkezimde, Kendini kaybetmiş ve bulmuş bir Sara olarak,
Tüm bunları yazıyorum, korkuyorsan atla diye, bir diğerinin vesilesi ile kendini bulmaya teslim ol diye… Yine Osho’nun bir sözü ile bitireyim madem sonuçta adam yazmış.. güzel de yazmış..
“Sev ve daha derinden sev, acı çek ve daha derinden acı çek.. Tümüyle sev ve tümüyle acı çek.. Çünkü saf olmayan altın bu yolla ateşten geçerek saf altına dönüşür” -Osho
Saflaşman, aşk olman dileği ile…




Yorumlar