Farkındalık İllüzyonu;Yeni Nesil Kölelik
- Sara

- 1 Oca
- 2 dakikada okunur
İyileşmenin, şifalanmanın kapitalismin tam da ortasında oturduğu, tüm işletmelerin yoga pratikleri için alan açmaya başladığı, ama asıl amacın uyanmakta olan insanlığın açıklığını, kırılganlığını kullanarak onlara yeni bir topluluk ve yeni kimlikler vererek onların gücünü alıp kontrol altında tuttuğu ve yepyeni bir iyi olma hali yarattığı çok ortada değil mi?
Farkındalığı yüksek, bilinci yüksek insanlarla yaşamak ya da hali hazırda çevremizdeki herkesin aşırı farkında ve bilinçli olmasını beklemek korktuğumuz ve sakındığımız karanlık tarafımdan olamaz mı?
Bana öyle geliyor ki tüm mesele egoya bakmak, seni diğerlerinden ayrıştıran, senin bir olduğun hissinden uzaklaştıran ve seni yapayalnız korku içinde bırakan o egoya. Karanlık taraf senin egonu beslerken, seni diğerlerinden ayrıştırırken ve korkarken aslında bir topluluk arayışı tam da bu korunmak ve ayrışmak istememiz asıl hedeflenen şey olamaz mı? Farklısın, biriciksin, otantiksin diyerek ayrıştırıp, yapayalnız bırakıp sonra çekici toplulukları havuç gibi göstererek insanların son kalan iyileşme umutlarını çalıp onlara karşılığında sahte kimlikler vermek ve onları yalnızlaştırmak “new age “ diye adlandırılan yeni bir uyuşturma ve kontrol etme yolu mu?
İnsan kendini ararken ya da bir şeyleri anlamlandırmaya çalışırken binlerce yoldan geçiyor, sonra bazıları onun kapısını tutuyor ve belki o araçla bir diğerine iyi gelmeye çalışıyor. Ama sonra bir bakıyor ki bu iyi niyet bir anda bir kimliğe bürünmüş, bir anda bu araç aslında kendini tanımladığı şeye dönüşmüş. Bir anda benzer kimlikler dışındaki herkesi hor görmeye başlamış, dışlamış, ayrışmış. Böylesine bir arayışta olmayanlara, kendi üzerinde çalışmayanlara şiddetli olmaya başlamış. Farklı bir gerçeklikte, farklı kıyafetlerle aynı gaddarlığı yapmaya devam ediyor anlayacağın.
Yaklaşık 20 gündür Bali’deyim.. Bir sürü kendini arayan, ne istediğini bulamamış ve yapayalnız insanla karşılaştım. Buranın tam da koçluk ve danışmanlık yapacağım hedef kitlem olduğunu biliyordum o yüzden gelmiştim. Bu sayede ben de yeni bir toplululuk ve “Like-Minded” insanların olduğu bir ortamda, herkesin bilinçli ve farkında olduğu bir ortamda daha güvende hissedebilecektim kendimi. Belki sesimi, güçlü sorularımı ve şimdiye kadarki yetkinliklerimi bir araya getirerek ve kullanarak daha fazla insana katkı sağlayabilecektim.
Doğuya gelmiştim, doğduğum şehirden kendi şehrimden daha doğuya.. Benim gibi bu şehre gelen ve doğuluların iç huzurunu anlamaya çalışan diğer batılılar gibi. İlk günlerde ben de konfor alanım olan, herkesin benzer giyindiği, birbirine benzediği yoga stüdyolarında takıldım. Yerel bir ailenin evini kiralamıştım yerellerle ulaşımımı sağlıyordum ve yerel restoranlarda yemek yiyordum ve fark ettim ki bana asıl iyi gelen asıl iyileştiren onların kalbi bir anda açan gülen yüzleri, oldukları halleri ile barışık olma durumları, adanmışlıkları, sebepsiz verdikleri güven, paylaştıkları sevgi ile yapılan yemekleri, hergün yaptıkları ritüeller, koşuşturmadan yaşamaları, doğayla kurdukları o eşsiz bağlantı, şiddetsizlikleri… Sonra bir anda Bali bambaşka bir anlam kazandı..Mevzu bali de değildi aslında.
Bali kalp çakrasını çalıştıran en güçlü enerji merkezlerinden biriymiş, fakat üzülerek şahitlik ediyorum ki batılıların huzur için geldikleri bu cenneti kendi konforları için yakıp tıktıkları, doğayı mahvettikleri, buradaki yerelleri sömürdükleri ve o sahip olamadıkları huzuru barbarca almaya çalıştıkları bir yer. Birçok yatırımcının kapitalist amaçları uğruna gözünü diktiği, hızla tükettiği bir merkez. Yerel halkın çok düşük ücretlerle çalıştırıldığı, insanların spirtullellik adı altında paralarının, enerjilerinin umutlarının sömürüldüğü bir cennet. Doğanın güzelliğine, harikalığına gücüne tanıklık ederken, insanların acizliğine, çaresizliğine ve gaddarlığına aynı anda tanıklık etmek biraz sarsıcı ama doğa ana buna da alanı da açar bana kendi karanlığıma ve içime…




Yorumlar