Kahramanın Sonsuz Yolculuğu_11: Nihai Ödül
- Sara

- 22 Eyl
- 1 dakikada okunur
Bazı zaferler sessizdir.
Ne bir alkış kopar ne de bir sahne ışığı yanar.
Âmâ sen bilirsin… İçinde bir dağ yerinden oynamıştır.
Kahramanın yolculuğunun bu durağında ödül bir taç değil, bir makam değil, bir alkış hiç değil. Bu, kendilikle karşılaşmanın çıplaklığıdır. Egonun geri çekildiği, gölgelerin içinden geçilmiş bir anda, öz olan belirir: Sade, derin ve sarsıcı.
Kahraman bu noktaya gelene dek sayısız kez yıkılmıştır. Yargılarla, korkularla, arzularla yüzleşmiş; görmekten kaçtıklarını gözünün içine bakarak kabul etmiştir. Bu yüzleşmelerin ardından gelen şey, “bilgelik”tir. Artık dıştan gelen seslerin değil, içeride doğan sesin rehberliğindedir.
Burada ödül, bir beceri seti ya da unvan değildir. Ödül, kendiliğe temas etmektir. Kendine sahip çıkmaktır. Artık içsel bir otorite ile hareket etmektir.
Işık Açığa Çıkarken
Kahraman, içindeki ışığı bastırmak yerine, onun taşıyıcısı olur. Sezgiyle anlamaya başlar; olaylara değil, özde yatan anlamlara bakar. Bu sezgi, doğayla ve yaşamla kurduğu yeni bir bağdır. Ama bu ödül kendine saklanmaz. Kahraman, edindiği bilgeliği bir başkası için kullanır. Bu bir gösteriş değil, bir hizmettir. Gölgeden geçerken kazandığı içsel gücü, bir başkasının yoluna ışık yapmak ister.
İnançların ve ezberlerin ötesinde bir alana adım atılır burada.
Kahraman artık dışsal tanrılara değil, içsel özüne güvenmektedir.
Bu güven, onu özgürleştirir. Artık “olmak” için başkasının onayına ihtiyaç duymaz. Ve en önemlisi… Bu yolda artık sadece kendisi için değil, bütün için yürümektedir.
Kendilikle buluşan kahraman, artık ayrılık bilmez.
Doğayı, insanı, varoluşu bir bütün olarak görür.
Eylemlerini içsel bir sorumlulukla yapar.
Vicdanıyla hareket eder, yargı yerine anlayışı koyar.
Ve artık bilir:
En büyük ödül; kendini bilmek, ve bu bilgiyi sevgiyle paylaşmaktır.




Yorumlar