Kendi Yakandan Düşmeye Ne Dersin?
- Sara

- 11 Tem 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 6 Kas 2024
Otantik olmaya, bedeninde özgürce var olmaya ve zihinsel özgürlüğe giden yol; benim hikayemde kendime olan keşif yolculuğundaydı.
Bir şeyleri değiştirmek, hayallerime giden yolda yoluma çıkan engelleri birer birer aşmak ve en iyi versiyonum olmak; çok fazla kitap olmak, çok fazla geri bildirim almak ve çok fazla eğitime katılmaktan geçiyordu. Sanki eksik ve yanlış bir şeyler vardı, mevcut halim sorunluydu ve uzun yıllar kişisel gelişim altında kendime kıydım, kendimi hırpaladım ve varolduğum halimi değiştirmeye çalıştım.
Güçlü olmak, ayakları üzerinde durmak ve minnetsiz olmak koşullanmalarım beni güç konusunda açgözlü yapmıştı. Bilgi, zeka ve iş dünyasında statüden aldığım gücüm gittikçe beni daha çıkılmaz döngülere sokuyor, sırf daha iyi versiyonum olacağım diye kendimi öğrendikçe daha da yetersiz hissediyordum.
Sürekli psikoloji okuyan, terapiye ve sürekli retreatlere giden, sorunlu olan kısmı onarmaya bağımlı hale gelmiştim belki de. Kendime düzeltilmesi gereken bir varlık olarak bakarken bir diğerlerini de böyle görür olmuştum. Koçluk mesleği kimliğim olmuştu.
İşin tuhaf yanı bu kendini düzetme yolculuğunda yaşadığım her farkındalıkta ağlayan, kendini döven birine dönüşmüş ve hata dediğim düzeltmeye çalıştığım her bir şeyi ve hatta daha fenalarını yeniden yeniden yapar hale gelmiştim.
Kendime daha acımasız olmama dönüştüğü noktada Gestalt ile tanıştım. Eğitimin ilk günü Gestalt’da varolduğun halini kabul etmeden değişimin olmayacağı gerçeği ile yüzleştim. Kişi ancak kendi benliğini kabul ederek, kendine kendisi gibi olma hakkını vererek gelişebilir, değişebilir ve büyüyebilir.
Geliştirdiğim ve yıllar içinde güçlendirdiğim kendilik imajım şimdilerde bana hizmet etmediğinden onu iyileştirmeye ve değiştirmeye çalışırken Gestalt dur dedi. Önce bir yüzleş, farket, hisset ve sonra onunla kal ona kulak ver, sana ne diyor, hangi ihtiyacın, hangi tamamlanmamış duygun için orada o deneyim. Ve sonra farkındalığın değişimden daha değerli olduğunu keşfettim, farkında olmak ve o alanı açmak o duygunun tamamlanmasına ve bütünlenmesine giden yoldu.
Farkındalığı yıllarca değişimin önünde sadece bir adım olarak görüp, hakkını vermemiş olmak aslında yüzleşmeden ve o durumu kabul etmeden o döngüyü kapatmamın önünde engeldi. Halbuki korktuğum şeyden korkmak daha fazla ızdırap verirken içinden geçtiğimde aslında korktuğum şeyin o kadar da korkutucu olmadığına şahitlik etmek bir aydınlanma anıydı.
Velhasıl değişim, farkındalık ile başlıyordu, nasılım, duygularım, düşüncelerim, davranışlarım, bedenim, istek ve ihtiyaçlarım neler? Seçimlerimin sorumluluğunu aldıkça çevresel koşulları gerçekçi bir şekilde değerlendirmek ve farklı şekilde davranarak yaşamını yeniden tasarlamak belki de yolculuğun taşlarıydı.
Peki nasıl farkedecektim ve o an o farkındalıkla kalabilecektim deneyimin içinde? Mevcut olarak... Nefesimle ve bedenimle varlığımı destekleyip mevcut ve anda kalarak o farkındalığa alan açabiliyordum.
Şimdinin, anın gücünü yeni yeni anlıyordum. Gelişim zihniyetinde olup aynı zamanda mevcut olduğunda yola artık bir savaş alanı, bir mücadele gibi değil de bir oyun gibi bakmaya başladım.
Kendime karşı sabırlı olmak, kendimi geliştirme sürecinin hassas ve kutsal bir toprak olduğunu kabul etmek, yolculuğumda kendime verdiğim en büyük hediye, özüme olan şefkatın doğduğu yer.
Bende kafası sonradan gelir, tanımların, anlamların… Ama neyse ki geliyor 😊
İlham olması dileği ile,
Sevgiyle,
Sara.




Yorumlar