Sınırsızca Yeniden Yeniden Yaratabiliriz.. Bütünleşmiş Bir Animus'a Yolculuk
- Sara

- 10 Mar
- 4 dakikada okunur
Bazı insanlar vardır dokundukları yer güzelleştirirler, bazen bir ev, bazen bir insan… Bu insanlarda olan şey nedir diye merak ederiz hepimiz…
Yaratıcılık desem… Ondan akan sınırsız yaratma potansiyeli.
Bu kavrama hep sanat açısından baktığımızda birileri yaratıcı ve biz yaratıcı değiliz diye düşünürüz. Geçtiğimiz hafta Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabındaki masallardan birini okuma grubumuzda analiz etmeye başladık. Kitapta 10. Masalda yaratıcılığın nasıl durağanlaştığını, öldüğünü ve yeniden nasıl hayat bulacağından bahseden kısa bir hikaye anlatılmış. Hikâyeden bahsetmeyeceğim hepimizin her gün karşımıza çıkan benzer bir paterne oldukça benziyor. Kendi hayatının kahramanı olamamış insanların başına her gün gelen şey.
Kitapta “yaratıcılık bir şeyi çok fazla sevmektir, taşkınlıkla yapılan bir eylemdir” diyor… Bu ister bir kişi olsun, isterse bir sözcük, bir imge, bir fikir isterse ülke bir şeye duyulan sevgidir.
Her birimizin içinde bulunan bu vahşi yaratıcı kuvvetin onun uğruna sahip olduğumuz tüm yataklara doğal bir şekilde aktığından bahsediyor hem doğuştan bizimle birlikte olanlara hem de kendi ellerimizle kazandıklarımıza. Bunları doldurmamız değil sadece inşa etmemiz gerektiğinden de özellikle vurguluyor.
Hepimiz bazen kendimizi aşırı yaratıcı hallerde bulunmuşuzdur, bir şeylerin bizden çabasızca aktığı zamanlar; işte o zamanlarda ;
- Gözlerimiz yarattıkça parlar,
- Sözleri şeker gibi olur,
- Yüzümüz hayatla kıpkırmızı kesilir,
- Fikirlerle heyecanlanırız,
- Olasılıklarla uyarılırız,
- Hakiki düşünce ile ateşleniriz,
- Sürekli akmak üzere hareket ederiz.
Böylelikle kendimizi doymuş ve tatminkâr hissederiz. Sanırım benim bu halim en çok yazma eyleminde ortaya çıkıyor, ya da bir fikir ürettiğimde.
Bir kadının yaratıcılığı hiçbir zaman ölmez, sadece yeniden aranıp bulunması ve suyun temizlenmesi gerekir. Kitap kadın masallarına odaklandığından bu konuyu kadınlar özelinde ele alıyor. Bir kadının yaratıcı yeteneği onun en değerli servetidir, çünkü bu yetenek dışarıya vericidir ve içeriye doğru da onu her düzeyde kadını besler diyor. Yaratıcılığı hiç kaybetmeyiz, o yükselen, yuvarlanan, kabaran ve dökülen bir şeyden çıkar. Onun enerjisinden ancak ona karşı bariyerler kurarak ya da yıkıcı olumsuzluklara ve ihmallerle zehirlenmesine izin vererek mahrum kalırız. Yani bile isteye yok etmeye çalışmak gibi bir şey, kendi topuğuna sıkmak.
Yaratma sürecinde kaynak ile dökülme noktası arasında birşeylerin ters gittiğini anlamak mümkün diyor. Mesala;
- Yaratıcı enerji için nefes nefese kalıyorsan,
- Üretken, imgesel ve düşünsel olanı aşağı çekmekte sorunların varsa,
- Kendi kişisel bakış açımıza odaklanmakta ona göre davranmakta veya onu sürdürmekte güçlük çekiyorsan yaratıcı enerji sağlıklı bir şekilde akmıyor olabilir.
Bazen de daha büyümeden onure edilmeyen veya kirletilen bir ortamda ölüp gidebilme riskinden de bahsediyor. Bir de gözünde büyüttüğün birine fazla odaklanıp onu taklit ederek aslında kendi yaratıcılığına ket vurmuş olma ihtimali de yok değil.
Peki yaratıcılık durağanlaştığında nasıl anlayabiliriz?
- Ferahlamaya duyulan açlığımız artar,
- Doğurganlık azalır,
- Bir fikir başka bir fikirle beslenmeyi bırakır,
- Yeni hayatlar olmaz,
Bunlar olduğunda hayatımızda kendimizi kötü hissettiğimizden ve göçmek istediğimizden bahsediyor kitap. Çünkü bu durgunlaşan hatta kirlenmeye başlayan nehri temizleyerek anca geri getirebiliriz hayatı.
Bazen de kendine tek seçenekle sınırlanmış, yoksun, duygu ve düşünceleri baskılanmış ya da sansürlenmiş, hareket etmeyen, konuşmayan, yapmayan ve olmayan biri gibi hissedersin.
Ben buna karnımdaki kelebekler artık hareket etmiyor derdim😊ya da hapis kaldım😊
Vahşi yaratıcılığı Nehir metaforu anlatmış öyküde,
Bu nehrin kirlenmesi hatta kurumasının bir nedeni ise karşılaşılan yıkıcı animustur diyor.
Bu kelime beni benden alıyor, şu ana kadar yaşadığım deneyimlerin bir adının ve tanımının olması bir içimi rahatlatmıyor değil.
Peki Animus Nedir?
Animus kadındaki ruhsal kuvvettir ve eril olarak düşünülür. Bu kadınların dış dünyada kendi çıkarlarına uygun davranmalarına neden olan bir tür kuvvettir. Kadınların somut yollarla hayallerini ortaya koymasına yardım eder. Animus aslında köprü kuran adamdır. Köprü yapıcı ve koruyucu olmazsa bir kadın içsel hayatı dış dünyada anlamlı görünemez. Her kadının animusu bütünleşmemiştir. Eğer insan attığı adımlarda kendi amaç ve iştahlarına dikkatli bakmazsa ortaya gelişimini tamamlamamış bir animus çıkar. Bütünsel bir animus tamamen bilinçli olarak ve kendini incelemeye yönelik yoğun çalışma sonucu gelişir.
Diyelim ki ya şimdiye kadar haberdar değildin, ya da bir şeyler üzerine zaten çalışıyordun ama tanımlayamamıştın sen de benim gibi...
Bu durumda bu sağlıksız animusu ve yaşamamızdaki etkilerini tanımak işimizi kolaylaştıracak gibi;
Sağlıksız animus kadını mücadele etmeye zorlar, yaratıcılık için değil, yaratmak için izin alması gerektiğini söyler. Bu animus tek yanlıdır, idareyi eline alır ve yaşam enerjisiyle dolu yeni hayatı önler, psişenin hayatını egemenlik altına almakta ısrar eder. Kadının kendi çalışmalarını küçümser, ya da gerçek çalışmalarını taklit etmeye çalışır. Bunu yaptıkça animus güç kazanır, kadına emirler savurur, bir şekilde onu sahici olmaktan çıkartır. Kötü sevgililer, kokuşmuş patronlar, sömürücü durumlar, her türden şeytani kompleksler, kadını yaratıcı olmaması adına ayartır. Bazen kadının yaratıcı hayatı kalıcı bir ruhsal değeri olmayan, egoya ait şeyleri, ego adına üretmek isteyen birileri tarafından esir alınır.
Öte yandan;
İyi gelişmiş animusun mükemmel sınırları vardır. Sağlıklı animus yardımcıdır, yapılması gereken bir şey olup olmadığını takip eder. Özverili, güçlü, uzağı görebilen hem dış dünyayı hem alt dünyayı işiten, neler olacağını öngörendir;
- Kadının olasılık ve hedefleri kavramasına,
- Önemli bulduğu fikir ve idealleri ortaya koymasına,
- Olayların adalet ve dürüstlüğünü tartmasına,
- Donatımlara göz kulak olmasına,
- Tehdit edildiğinde stratejiler geliştirmesine,
- Tüm spişik arazilerini bir arada tutmasına yardım edendir.
Bu yıkıcı animusla karşılaştığında yeniden nehre girip o nehri temizlemek gerekecektir. Odağı yitirmek enerji yitimi anlamına gelir; odağı yitirdiğimizde her şeyi aceleyle bir yere toplamak kesinlikle yanlıştır. Acele etmeden oturup sallanarak, sabır huzur ile sallanmak fikirleri yeniler. Sanırım 2 aylık Bali yolculuğumda tam olarak yaptığım oturup huzurla doğada sallanmak oldu.:)
Bu aşamada;
- Kadın yeniden beslenmelidir; iltifatları alır,
- Gerektiğinde tepki vermelidir; kurtlar yaratıcı hayat yaşarlar; her gün düzinelerce seçim yapar, şu ya da bu yolu izlemeye karar verir, avlarına yoğunlaşır, olasılıkları hesaplar, hedefine ulaşmak için tepki gösterir.
- Vahşi olmalıdır,
- Bir şeylere başlamak için beklememelidir, hata yapacak olsa bile.
- Kendi zamanını korumalıdır,
- Kendi vahşi tarafı ile kalıp sağlıklı ve bütünlenmemiş animus üzerine çalışmalıdır,
- Yaratıcı hayatını korumalı, aç kalmış ruhtan kaçıp, hiçbir düşüncenin, hiçbir eşin, hiçbir arkadaşın, hiçbir işin seni kıtlığın pençesine düşürmesine izin vermemelidir.
- Yaratıcı hayat için besin hazırlamalıdır; bu besinler zaman, aidiyeti tutku ve egemenliktir.
Bizi ısıtan, yaratıcılığımızın onaylayıp öven, gerçek kişilerle birlikte olmak, yaratıcı hayatın akışı için esastır. Hayatımızı desteklemeyen biri için zaman harcamaya değmez. Fikirlerimizi destek bulacağı yere götürmemiz gerekir, bu odaklanmayı ve besin bulmayı sağlar, çok azımız sadece kendi gücümüzle yaratabiliriz. Tüm destekleyici dokunuşlara ihtiyacımız vardır.
Sağlıksız animusla aramıza sınırı ise ona soğuk davranarak koyarız. Soğukluk bitişin anlamıdır, bir şeyi öldürmek istersen ona soğuk dur yeter derler. O halde animusların bütünleşme süreci için vereceğimiz her türlü çabayı baltalama potansiyeline karşı olacak sağlıksız animusun donma zamanı😊




Yorumlar